- 8 Ara 2025
- 92
- 0
- 6
Açık söyleyeyim, bu soruyu ben de yıllarca sordum. “Hangi dili seçmeliyim?”, “Python mı daha iyi, yoksa direkt web’e mi gireyim?”, “Acaba geç mi kaldım?” diye diye kendi kendimi yedim. Sonra fark ettim ki mesele dil değil, başlama şekli.
Ben ilk başlarda her popüler dile bulaştım. Python’a baktım, sonra “web daha mantıklı galiba” deyip HTML–CSS’e geçtim, sonra “oyun yapayım ya” diye Unity denedim. Sonuç? Hepsi yarım kaldı. Çünkü hedefim yoktu. “Ben neden öğreniyorum?” sorusunu kendime sormadığım için bir türlü ilerleyemedim.
Bana asıl yarayan şey, tamamen basit bir projeyle başlamaktı. Cidden söylüyorum, ilk yaptığım şey hesap makinesi uygulamasıydı. Çok basitti ama şunu görmemi sağladı: “Aa evet, ben gerçekten bir şey yapabiliyorum.” O küçük özgüven kırıntısı bile insanı bayağı ittiriyor.
Bir de algoritma kısmını hep erteliyordum, o büyük hataydı. Algoritma dediğin şey zaten programlamanın düşünme biçimi. Döngü nedir, koşul nedir, problemi adım adım nasıl çözerim… Bunları çözmeye başlayınca işin dili artık ikinci planda kalıyor. Python da olur, JavaScript de olur, önemli olan kafanın o çalışma biçimine alışması.
Kurs konusunda da şunu fark ettim: kurs izleyip hiçbir şey yapmıyorsam hiçbir anlamı yok. YouTube’dan bir video açıp onunla birlikte kod yazmak, boş boş ders izlemenin bin katı daha faydalı.
Kısaca benim yol şöyle oldu:
Önce mantığı öğrendim → tek bir dile sadık kaldım → sürekli küçük projeler yaptım → sıkılınca da “ben neden yapıyorum bunu?” sorusuna geri döndüm.
Şimdi biri “nereden başlamalıyım?” diye sorduğunda içtenlikle söylüyorum:
Her yerden başlayabilirsin ama sürekli zıplayarak ilerleyemezsin.
Bir şey seç, tutun, küçük bir proje yap, devamı zaten geliyor.
Vallahi büyüsü bu kadar.
Ben ilk başlarda her popüler dile bulaştım. Python’a baktım, sonra “web daha mantıklı galiba” deyip HTML–CSS’e geçtim, sonra “oyun yapayım ya” diye Unity denedim. Sonuç? Hepsi yarım kaldı. Çünkü hedefim yoktu. “Ben neden öğreniyorum?” sorusunu kendime sormadığım için bir türlü ilerleyemedim.
Bana asıl yarayan şey, tamamen basit bir projeyle başlamaktı. Cidden söylüyorum, ilk yaptığım şey hesap makinesi uygulamasıydı. Çok basitti ama şunu görmemi sağladı: “Aa evet, ben gerçekten bir şey yapabiliyorum.” O küçük özgüven kırıntısı bile insanı bayağı ittiriyor.
Bir de algoritma kısmını hep erteliyordum, o büyük hataydı. Algoritma dediğin şey zaten programlamanın düşünme biçimi. Döngü nedir, koşul nedir, problemi adım adım nasıl çözerim… Bunları çözmeye başlayınca işin dili artık ikinci planda kalıyor. Python da olur, JavaScript de olur, önemli olan kafanın o çalışma biçimine alışması.
Kurs konusunda da şunu fark ettim: kurs izleyip hiçbir şey yapmıyorsam hiçbir anlamı yok. YouTube’dan bir video açıp onunla birlikte kod yazmak, boş boş ders izlemenin bin katı daha faydalı.
Kısaca benim yol şöyle oldu:
Önce mantığı öğrendim → tek bir dile sadık kaldım → sürekli küçük projeler yaptım → sıkılınca da “ben neden yapıyorum bunu?” sorusuna geri döndüm.
Şimdi biri “nereden başlamalıyım?” diye sorduğunda içtenlikle söylüyorum:
Her yerden başlayabilirsin ama sürekli zıplayarak ilerleyemezsin.
Bir şey seç, tutun, küçük bir proje yap, devamı zaten geliyor.
Vallahi büyüsü bu kadar.
